22 Nisan 2013 Pazartesi

TATLI PATATES

Tatlı patates patatesten ayrı başka bir bitki türüdür ve besin içeriği ve diğer özellikler yönünden patatesten farklıdır.
Latince ismi Ipomoea batatas'tır.
Tatlı patates yumruları patatesten daha büyük, daha sulu olur
Ülkemizde özellikle Hatay yöresinde yetiştiriciliği ve farklı yemekleri yapılır

PATATESİN TARİHİ

Alçakgönüllü sebzemiz patates nasıl olduysa ilk olarak Amerika kıtasında yeşermiş. İnkalar ona tanrısal bir anlam yüklemişler. İspanyol istilacılar Güney Amerika kıtasında bugün Peru olarak bildiğimiz ülkeyi işgal ettiklerinde İnka hazineleri kadar patates de dikkatlerini çekmiş. Keşif ve istilanın başındaki kumandan Pizzaro, tamı tamına 1535 yılında patatesi İspanya kralına takdim etmiş. Ne var ki kral hazretleri bu tanıştırmadan pek hoşlanmamışlar.

Bundan yaklaşık elli yıl sonra, bu kez bir İngiliz soylusu, Sir Walter Raleigh, Virginia'da patatesi yeniden keşfetmiş. İngiltere'ye getirmiş. Patates burada halk arasında ciddi bir ilgi görmüş.

Zamanla önce İtalya'da, sonra da Almanya, Rusya ve Fransa'da patates tarımı başlamış. Ancak İngiltere'nin aksine, buralarda patatese bir hayvan yemi muamelesi layık görülmüş. Bir de patates yetiştirilen bölgelerdeki köylüler yemeklerini yapmışlar bu sebzenin.

Patatesi bugünkü burjuva mutfaklarına kabul ettiren adam, bir Fransız kimyacısı, Antoine Augustin Parmentier'dir. Aynı zamanda Fransız ordusunda subay olan Parmentier, patatesin faydaları üzerine ciddi araştırmalar yapmıştır.

O dönemlerde Avrupa'nın kıtlık tehlikesiyle karşılaşmış olması Parmentier'yi patatesi savunma konusunda daha da cesaretlendirmişti. Patatesin yararları üzerine bilimsel kitapçıklar yayınlamıştı. Bu çalışmaları geniş yankı uyandırdı. Sonunda Fransa Kralı kendisine Paris civarında tarlalar tahsis etti ve Parmentier oralarda patates yetiştirmeye başladı.

Yüzyıllar sonra Avrupa, patatesi bir kez daha ve bu kez Amerikalılar aracılığıyla keşfetti ve sebzemiz fast food adı verilen kültürün başrol oyuncusu oldu.

Patatesin besleyiciliği hakkında spekülasyonlar çok. Fazla kilolu olan kişilere ''patates çuvalı gibisin'' denmesi basit bir benzetmeden kaynaklanmıyor. Bu sözlerde patatesin şişmanlattığı iması da yer alıyor. Oysa patates hiç yağ içermez. Orta boy haşlanmış ya da fırında pişirilmiş bir patates sadece 100 kalori verir. Buna karşılık patates lifli bir besindir. Bir C vitamini ve B6 vitamini deposudur. Demir de içerir.

Portakal ve domates kadar olmasa da patates elma, armut ve ayvadan daha fazla C vitamini içerir. Her gün 200-300 gram büyüklüğünde bir patates yenmesi halinde, vücudun günlük C vitamini ihtiyacı rahatlıkla karşılanabilir.

Son yapılan çalışmalarda patatesin bir nitrik asit ve çinko deposu olduğu da gösterildi. Dolayısıyla özellikle ishal veya mide-barsak sistemi bozukluklarında değerli bir diyet.

Patates ağırlıklı beslenenlerde beyin kanaması sıklığının %6 oranında azaldığı, akciğer kapasitesinin ise anlamlı artış gösterdiği bildirilmiş. Patatesin bayanlarda göğüs kanseri riskini azalttığına da inanılıyor.

Nadiren allerjik bazı reaksiyonlara yol açtığı da söyleniyor. Ciltte döküntü, kaşıntı gözlenebiliyor.

Patates "sıradan sebze" muamelesi görmeye alışık, ucuzluğu ile şöhret kazanmış bir sebze. Giderek tüm dünya ülkelerinde menünün başköşesine oturma yolunda ilerliyor.

Son raporlarda Polonya'lı ailelerin %90 kadarının her gün patates yediği ifade ediliyor.

Ama yine de meyve ve sebze yeme oranları her toplumda oldukça düşük. İsviçre'de tüm nüfusun %25'i hiç meyve veya sebze yemiyor. Amerika'da ise %22 hiç sebze yemiyor, %45 de meyveye dokunmuyor.

Ancak unutmayınız ki Amerika'da her yıl 15 milyon hektar toprağa mısır, pamuk ve patates ekiliyor.

Türklerin patatesli geçmişleri ise nispeten yeni. Ancak geçen yüzyılın sonlarına doğru, Avrupa görmüş olanlarımız yurda dönüşlerinde arar olmuşlar bu sebzeyi. Zamanla İstanbul'da egzotik bir yiyecek olarak yaygınlaşmış patates.

Burhan Oğuz, muhtemelen 1800'lerin son yıllarını kastederek, patatesin yıllık ithalatının beş bin tonu bulduğunu yazıyor. Bu ithalatı önlemek için, tek alıcı olan İstanbul yakınlarında patates yetiştirilmesi öngörülmüş. İlk ekim, Sakarya Nehri vadisinde Akova'da gerçekleştirilmiş. Boğaz'ın Karadeniz kıyılarında ekilmiş.

Nihayet Alman uzmanlar Adapazarı civarında bir deneme istasyonu kurmuşlar. Burhan Oğuz, ''1895 yılında merkezi yaylada ilk patates kültürünün tecrübesine Alman uzman Dr. Hermann memur edilmiş olup şimdiki cinsleri o günlerin çalışmalarına borçlu oluyoruz'' diye yazıyor.

Anavatanı  Güney Amerika olan ve  ilk kez And dağları'nda yabani türler olarak keşfedildiği düşünülen patates ilk olarak  yaklaşık 7,000 yıl önce Peru'da ekilmeye başlanmış mucize bir bitki.
Avrupa'ya ilk kez İspanya'lı bir gezgin  tarafından getirilmiş ve aynı yıllarda İspanya'da ekilmeye başlanmış. Fransada 1540'larda ekilmeye başlamış (Fransızlar önceleri patatesi yalnızca çiçeklerinden yararlanmak için süs bitkisi olarak yetiştirmişler) ve  1590'da ilk olarak botanik literatürüne  İsviçreli botanist Gaspard Bauhin tarafından geçirilmiş. Osmanlı mutfağına ise Fransa’dan 110 yıl sonra girecek bu harika sebze.


Çiğ patatesin %70-80’i su ve %20’si  karbonhidratlardan oluşur. Mineral ve vitamin içeriği  bir insanın dengeli beslenmesi için oldukça iyi bir düzeydedir.
Gelişmiş ülkeler  günlük protein ve vitamin ihtiyacının büyük bölümünü patates tüketerek karşılamaktadır ( günlük proteinin % 16'sı, vitamin gereksiniminin %  40'ı patatesten ).


100 gram patates, bir insanın  gereksinim duyduğu günlük proteinin  % 7'sini, demirin % 10'unu, C vitamininin % 20-50'sini, B1 vitamininin % 10'unu ve enerji ihtiyacının % 3'ünü karşılar.
Patateste protein oranı düşük gibi görünmesine rağmen ( bir patatesin  % 2’si protein)  proteinin net kullanma değeri yani kalitesi oldukça yüksektir.
Patatesteki nitrojen yani azot, bir yetişkinin günlük kaybettiği nitrojeni yerine koymaya yeter.
Patatesin kuru ağırlığının % 1-5 ‘i nitrojenlerden oluşur. Bunun %90’ı, çözülebilir haldedir, geri kalan yani çözülemeyen kısmı ise dış kabukta bulunur.


Bol miktarda A, C ve B vitaminleri ile potasyum,bakır, triptofan, manganez, diyet posası, magnezyum ve kalsiyum içeren patates, protein, demir ve fosfor da içerir.
Vücuda enerji verdiği, halsizliği ve yorgunluğu giderdiği bilinen patates şeker hastaları için de faydalıdır. Patates yapısında bulunan bileşikler (bol potasyum içerir) kan basıncını düşürücü etki gösterir.

Damar sertliğini gidermeye yardımcı, sindirimi kolaylaştırıcı ve kabızlığı önleyici etkisi de var. Bağırsak şişliğini ve hemoroid ağrılarını da azaltıcı etkiside gösterilmiş. El ve ayak çatlaklarına iyi geldiği ise iyi bilinen bir yönü. Halk arasında bağırsak kurtlarını düşürmeye yardımcı olarak, böbrek taşını düşürmede ve cilt bakımında da kullanılıyor. Çok daha başka yararları da olan patatesin belkide en önemli özelliği anti-kanser olması.

Patates ve Kanserden koruyucu (anti-kanser) özelliği


The American Cancer Society (Amerikan kanser birliği) ‘e göre 2011 yılında 1.6 milyon yeni kanser tanısı almış hasta daha mevcut kanserli hastalara katılacak. Günümüz zaten kanser devri maalesef. Gıda katkı maddeleri, kirli hava, stres,radyasyon, fast food alışkanlığı, genetik faktörler vs birçok yeni ve klasik nedenlerle kanser hızı gittikçe artıyor. Bu nedenle artık tüm kanser dernekleri ve sağlık otörleri tarafından diyetlerin anti kanser özelliği olan gıda ve gerekirse vitamin-minerallerce desteklenmesi gerektiği açıkça vurgulanıyor. Bizde elimizden geldiğince bu kanserojen faktörleri minimize etmeye yönelmeliyiz.
Ben aynı zamanda  çok da sevdiğim patatesin kanserden koruyucu özelliği ile ilgili birkaç çalışmadan örnek vereceğim.
Uluslararası patates merkezine göre tatlı patatesin yaklaşık 8000 tipi (sarı,yeşil,mor…) bulunuyor.
Patates karbonhidrat, fiber yani lif, elementler, vitamin A,K,C ve B vitaminleri ile kafeik asit ve di-tri caffeoylquinic asit gibi kanserle savaşan güçlü polifenolik antioksidan kaynağıdır.

    Japonyada 2005 yılında meme kanserli sıçanlarda yapılan bir çalışmada yemlerin % 5’inin tatlı patatesle oluşturulması ile kanser büyümesinin inhibe olduğu görülmüştür (Bioscience, Biotechnology and Biochemistry,2005).
    Mesane kanseri ve mesane taşı olan hastalarda, diyetle tatlı patates tüketiminin artırılmasının kanser gelişimini azalttığı görülmüştür (European Journal of Cancer Prevention, 2002).

    Japonyada renal kanserli hastalarda yapılan bir başka çalışmada ise patates tüketiminin artırlması ile mortalite yani ölüm hızı azalmış olarak saptanmıştır (2005, the Journal of Epidemiology).

    Promiyelositik lösemi hücrelerinin üzerine patatesin etkisini  inceleyen başka bir çalışmada, deneysel olarak patates ekstraktının lösemi hücrelerinin çoğalmasını inhibe ettiği görülmüştür (2007, Journal of Agricultural and Food Chemistry).

     Bir başka çalışmada karaciğer kanserli farelere patatesten elde edilen antosiyanin adlı antioksidan 150 mg dozunda verildiğinde  kanser büyümesinin % 33.3 oranında azaldığı görülmüştür (Wei Sheng Yan Jiu.,2008).

    301 akciğer kanserli ve 602 sağlıklı kontrol hasta üzerinde yapılan bir çalışmada diyetle patatesi fazla tüketme ile ortalama % 43-65 arasında akciğer kanseri gelişiminde risk azalması saptanmıştır (2007, Asia Pacific Journal of Clinical Nutrition).


Tabi bu konuda yapılan çok sayıda çalışma var. Burada önemli olan diyetimizi -hele günümüz koşullarında- mümkün olduğunca fast food’dan uzak ve doğal gıdalara kaydırmak. Özellikle iyice yıkanmış ve deniz tuzunun içinde kabuğuyla beraber pişirilmiş bir patatesi haftada en az iki kere yemenizi ve rutin diyetinizden patatesi hiç çıkarmamanızı özellikle öneriyorum.

Patates ile ilgili notlar – Püf noktaları

    Eti yeşile çalan patatesi almayın, bu tür Avrupada hayvan yemi olarak kullanılıyor. En iyi patates  eti taze iken beyaz, bekletilmemiş iken sarı olan patatesdir.
    İçeriğindeki B6 ve B1  vitamini sıcağa karşı çok duyarlıdır.
    Vitamin ve madensel tuzların büyük bir kısmı patatesin kabuğunda toplanmıştır. Onun için kabuğunu da yemeye bakın. (İyice yıkadıktan sonra, bîr süre, içine sirke konmuş suda bekletirseniz mikroplardan arınma sağlanır.  Unutmayın eskiler patatesi mangal, ocak ya da tandırlarda külün altına gömer, kabuğuyla birlikte yerlerdi.
    Patatesi soyarak tüketecekseniz suyun içinde soyulmuş patatesi fazla bekletmeyin.  Madensel tuzların bir kısmı eriyip suya karışır.
    Patatesi loş yerlerde koruyun (ışıkta yapısında bulunan B1, B6 ve K vitaminlerini kaybedebilir)

    Buzdolabında asla saklamayın (soğuk ortamlarda redükleyici özelliği olan şeker oluşur. Bu şekerde akrilamid maddesinin ön maddesidir. Akrilamid artık kanıtlanmış kanserojen bir maddedir.
    Çok sıcak ortamda da saklamayın (içerdiği nişasta şekere dönüşür ve pişirilme esnasında kararmaya başlar. )
    Soyduktan sonra havayla çok uzun zaman temas eden patates kararmaya başlar. Önemsiz olan bu durum içerdiği karbonhidratın oksitlenmesinden kaynaklanır.

ÇİĞ PATATES SUYUNUN TEDAVİ EDİCİ ÖZELLİKLERİ

Patates (solanum tuberosum), dünyanın birçok ülkesinde en sevilen ve beğenilen sebzelerden biridir. Ülkemize Güney Amerika kıtasından, isim verirsek Peru dağlarından gelmiştir. Tedavi edici sayısız özellikleri, yüzyıllar boyunca  geleneksel tıpta kullanılmıştır. Son yıllarda, çiğ patates suyunda bulunan vitaminler, organik asitler, mineral bileşikler, enzimler ve mikro elementlerin sağlığımız üzerinde çeşitli pozitif etkileri olduğu bilimsel olarak da kanıtlandı.

SİNDİRİM SİSTEMİ

Öncelikle, patates suyu sindirim sistemimizin fonksiyonunu büyük ölçüde iyileştirebilen değerli bir doğal ilaçtır. Midedeki asitlenmeyi azaltmaya ve ülser ağrılarını hafifletmeye yardımı olabilir. Böylesi bir tedavide, kırmızı patates suyu kullanmanız tavsiye edilmektedir. İyi bir patates suyu hazırlamak için, kırmızı patatesler yıkanmalı, kurulanmalı, doğranmalı ve suyu sıkılmalıdır. Ayrıca, ham patatesin veya siyah noktalı patateslerin suyunu asla kullanmamalısınız, çünkü bu tip patatesler zehirli bazı maddeler içerebilirler. Havuç suyu ile karıştırıldığında (50 gram çiğ patates suyu ve 100 gram taze havuç suyu) çiğ patates suyu, midedeki yanma hissini ve gastrit ağrılarını giderebilir.
 ROMATİZMA, ROMATOİD ARTRİT

Patates suyunun ikinci en önemli özelliği, romatoid artrit (romatizmal eklem iltihabı), romatizma, bel ağrısı ve daha birçok hastalığı iyileştirebilmesidir. Bu tür bir tedavi açısından patates suyu, adaçayı veya ısırgan otu çayı gibi çeşitli bitki çayları ile birlikte alınabilir. Ayrıca, artrit (eklem iltihabı) ağrıları, temizlenmiş patates kabuklarından yapılan bir çayla oldukça etkili bir şekilde giderilebilir.
MİGREN VE KABIZLIK
Çiğ patates suyu, sürekli baş gösteren migren ve kabızlık için de çok etkilidir.
KARACİĞER TEMİZLEYİCİSİ
Son olarak, 100-150 gram kadar çiğ patates suyu, sabahları kahvaltıdan 20 veya 30 dakika öncesinde düzenli olarak içildiğinde çok güçlü bir karaciğer temizleyicisi olarak işlev görebilir.
EGZAMA, CİLT LEKELERİ KURU VE KAŞINTILI DERİ BENZERİ CİLT HASTALIKLARI
Bazı hastalar, çiğ patates suyunu içmenin egzama, cilt lekeleri, kuru ve kaşıntılı deri ve benzeri cilt sorunlarının düzelmesine yardımcı olduğunu belirtmekteler.
Çiğ patates suyunun içmesi pek hoş olmayan bir şey olmasından ötürü, sadece havuç veya diğer sebze suları ile değil, taze limon suyu ve balla da karıştırılıp içilebilir. Bilhassa biraz balla karıştırılmış çiğ patates suyu içmek, olası gıda zehirlenmesi risklerini önemli ölçüde azaltabilir, aynı zamanda vücuttaki ürik asit fazlasını dışarı atabilir ve bağırsaklarınızı doğal yolla dezenfekte edebilir. İshal tedavisinde yardımcı olur. Çiğ patates suyunun daha birçok iyi özelliği bulunmaktadır.
Az ya da çok, ciddi bir çiğ patates suyu tedavi programı denemek isterseniz, iki hafta boyunca her sabah ve her akşam, yemeklerden 1,5-2 saat önce, 100-150 gram kadar taze sıkılmış suyunu içmeniz tavsiye ediliyor. 7 günlük bir ara verdikten sonra, tedaviyi sonraki 2-3 hafta boyunca da tekrarlamanız gerekiyor. Tedavi süresince hafif ve sağlıklı bir diyet uygulamanız da tedavinin başarısı açısından çok önemli. Fakat bir diyetisyene veya bir doktora danışmadan patates suyu terapisine veya patates diyetine başlamamalısınız. Sindirim sistemimizin fonksiyonu ile bağlantılı, patates terapisi ile baş gösteren bazı sorunlar ve rahatsızlıkların mevcut olduğunu da bilmekte fayda var.